Sınırsız ve sonsuzluk vaatleriyle yatırım toplayan projeler gerçekten öyle mi? Konu hakkında yapmış olduğum araştırmamı sunmaktan gurur duyarım
METAVERSE’ÜN FİZİKSEL SINIRLARI
Abdullah Çelebi
Özet
Bugün baktığımızda insana dair olarak öne sürebileceğimiz her şey soyut düşüncenin ürünüdür. Derin tarihimize inildiğinde soyut düşüncemizin gelişim göstermesiyle eşgüdümlü olarak keşiflerin ve icatların ortaya çıktığını görürüz. İnsanı anlamak ve insan olmak, soyut düşüncenin kapısını çalmayı gerektirir. Çeşitli şairlerin zihninden çıkmış mitler, çeşitli ressamların zihninden çıkmış hayret edilesi resimler, çeşitli mimarların zihninden çıkıp kendine temel bulmuş nice görkemli yapılar, aslında eser sahiplerinin zihinlerinde soyut düşünce vasıtasıyla biçimlenmiş ürünlerdir diyebiliriz ve soyut düşünce, kişisel bir sanal dünya olanağı sunar.
Günümüzde sanal dünya yalnızca kişisel olmak zorunda değildir; etkileşimli bir ortak sanal dünya artık mümkündür ve bu etkileşimli ortak sanal dünyanın adına da “metaverse” denmektedir. Fiziksel sınırlamalara tabi olmadan birbirimizle etkileşime geçebileceğimiz, ortak bir soyut düşünce yumağında biraraya gelebileceğimiz ve o yumaktan ortak ürünler çıkarabileceğimiz bir alana metaverse ile birlikte artık sahibiz. Bu olanak da bugün bizlerin ilgisini cezbetmektedir.
Kripto dünyasındaki yeni teknikler, sanal varlıkların herkes tarafından kolayca oluşturulabilmesine imkân sağladı. Gelişen yeni tekniklerle beraber, teknoloji ve yatırım dünyasının bu sanal alandan beklentisi hızla arttı. Hayal edebileceğimiz her şeyin gerçeğe yansıyabileceği vaadi; bu alanın gelişimi için yatırımcılardan aktarılacak fonların önünü açmıştır.
Bu yatırımlar sayesinde mesafe kateden teknolojik gelişmeler, bilgisayar biliminin genel ilerleyişi sebebiyle teknik sınırlara sahiptir. Yapılan bu yatırımların ardındaki beklentilerden doğan metaverse teknolojileri, bilgisayar biliminin öngörülebilir ilerleyişi ile bağlantılı olduğundan, bu beklentilere bir sınır çizmenin yerinde olacağını anlatmak bu çalışmanın temel konusudur.
Bu araştırmada bilgisayar biliminin ana gereksinimleri; veri depolama, veriyi işleme ve ihtiyaç duyulan enerji olarak değerlendirilmiştir. Ve bu gereksinimlerden doğan kısıtlamalar ile teknik sınırlar arasındaki bağlantı ortaya konmuştur. Nihayetinde; fiziksel kısıtlamaların dışında bir alan oluşturmanın mümkün olmadığı savunulmuştur.
Anahtar kelimeler: Metaverse, kripto teknolojileri, soyut düşünce, zihinsel ürün.
İçindekiler
Düşünce
Düşünce nedir?
İnsanın diğer canlılardan ayrılmasına sebep olan en önemli özelliği düşünme yetisidir. Bu eylemi verimli bir şekilde gerçekleştirebilen insanlar, daha derin görebilen bireyler olarak tanımlanır. Düşünme,fikir üretme ile sonuçlanan zihinsel bir süreçtir.İnsan çabasının belirli bir amaca ve sonuca doğru yönlendirilmesini sağlar.Düşünme Nedir? | IIENSTITU
Düşünce ise kendi içinde “soyut” ve “somut” düşünce olmak üzere ikiye ayrılır. Soyut düşünce, var olmayanı tasarlayarak var eder ve var olduğunu var sayarak ilerler. Somut düşünce ise var olanı baz alır ve eldeki verilerle ilerler. Maddesel hayatta yapay olarak vücut bulan her fikir/tasarı soyut düşüncenin ürünüdür. Çünkü somut bir ürün ortaya çıkarmak için öncelikle zihinde onu soyutlamak ve dolayısıyla soyut düşünmek gerekir. Soyut Düşünme Nedir? - Aklınızı Keşfedin
Soyut düşüncenin ürünleri
Soyut düşünce; tarih boyunca yaşayan insanların tamamında, zamanın kültürel atmosferi etkisinde kendilerini ifade etme kaygısı uyandırmış ve kendi benliklerini aramaya itmiştir. Bu iki kaygının insanda ortaya çıkışının anlaşılması için verilebilecek en eski örneklerden biri; MÖ11.000-MÖ7.000 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Cueva de las Manos (Eller Mağarası)’un duvarında bulunan el çizimleridir. Bu el çizimlerinin, dönemin tahmin edilen yaşam koşulları göz önüne alındığında, herhangi bir dış etkiden ötürü yapılmış olması olası olmamakla beraber gelecek kuşaklar için “biz buradaydık, biz de yaşadık ve eser bıraktık,” gibi tamamen insani değer kaygısından ötürü yapılmış olması pek tabii ki mümkündür.
Bu düşünce tarzı insanın kendinden kaynaklı olduğu ve nedensellik aranmadığı için çağlar geçtikçe ve kültür değiştikçe kendini farklı durumlarda ortaya çıkarmaya devam etmiştir. Roma dönemi heykelleri, Orhun Abideleri, Osmanlı dönemi mimari ve edebi eserleri gibi verilebilecek oldukça fazla örnek de bu varlığını sorgulayan ve soyut düşüncesini somut dünyaya aktarmaya çalışan insanların eserleridir.
Günümüze gelecek olursak; reddit.com aracılığıyla 1-4 Nisan 2022 tarihleri arasında düzenlenen ve kullanıcıların ortak bir piksel tabanlı tabloda oluşturdukları ortak görselin bir bölümü bu konuda oldukça ufuk açıcı. Tablonun tamamında farklı reddit gruplarının yaptığı görseller tamamıyla bu kaygının günümüzün de bir gerçeği olduğunu ortaya koymakla beraber ilgili bölüm bu gerçeğin özünde çağlar boyu hiç değişmediğini de ortaya koymaktadır.
KRİPTO TEKNOLOJİLERİ
Kriptoloji nedir?
Sırları korumak için kodların ve şifrelerin kullanılması olan kriptografi, binlerce yıl önce başladı. Geçtiğimiz son on yıla kadar, klasik kriptografi olarak adlandırılabilecek şeyin, yani kalem ve kağıt kullanan şifreleme yöntemlerinin veya belki de basit mekanik yardımcıların hikayesiydi. 20. yüzyılın başlarında, Enigma rotor makinesi gibi karmaşık-mekanik ve elektro-mekanik makinelerin icadı, daha karmaşık ve verimli şifreleme araçları sağladı ve elektronik hesaplamanın müteakip tanıtımı, çoğu kalem ve kağıda tamamen uygun olmayan, daha da karmaşık olan ayrıntılı şemalara izin verdi. Kriptografinin gelişimi, şifrelerin ve bilginin "kırılması" olan kriptanalizin gelişmesiyle paralel olmuştur. Şifreli iletişimlerin okunması için frekans analizinin erken dönemde keşfedilmesi ve uygulanması zaman zaman tarihin akışını değiştirmiştir. Böylece Zimmermann Telgrafı, Amerika Birleşik Devletleri'nin I. Dünya Savaşı'na girmesini tetikledi ve Müttefiklerin Nazi Almanyası'nın şifrelerini okumaları, II. Dünya Savaşı'nı bazı değerlendirmelerde iki yıla kadar kısalttı. 1960'lara kadar güvenli kriptografi büyük ölçüde hükümetlerin elindeydi. O zamandan beri iki olay onu doğrudan kamusal alana getirdi:Genel şifreleme standardının (DES) oluşturulması ve açık anahtarlı kriptografinin icadı. History of cryptography - Wikipedia
Kriptolojinin tarihi
Kriptografinin Türkçe adı “şifre yazımı”dır. Kriptografi terimi, Yunanca gizli anlamına gelen “kriptos” ve yazı anlamına gelen “graphi”dan türetilmiştir. Kriptoloji ise şifre bilimidir. Kriptografi bilgi güvenliği ile uğraşır. Kriptoanaliz, güvenli bilginin kırılması; başka bir deyişle, kriptografinin tam karşıtıdır. Kriptoanalistler genelde şifre çözmeye dayalı çalışırlar. Kriptoloji bir matematik bilimidir ve genelde sayılar teorisi üstüne kuruludur. İlk kriptolog, 4.000 yıl önce yaşamış Mısırlı bir kâtiptir. O, efendisinin hayatını anlatırken hiyeroglifleri şifrelenmiş bir şekilde oluşturmuştu ve bazı hiyeroglifler daha önce hiç kullanılmamıştı. Kriptografi, bu şekilde başlamasına karşın, hayatının ilk 3.000 yılında neredeyse hiç gelişmedi. Dünyanın farklı farklı yerlerinde bağlantısız bir şekilde en temel biçimde kullanılmıştı ancak medeniyetlerin yıkılışıyla sonraki adımlara geçilememişti. Dönemin en önde uygarlığı olan Çin'de ise yazının şifresiz yazılmasının bile çok zor olması nedeniyle kriptografi hiç gelişemedi. Daha sonraları (MÖ 5.-6. yüzyıl) askeri istihbaratta gizlilik gereksinimi nedeniyle, kriptografi askeri alana girdi. Askeri alandaki ilk kriptograflar Spartalılar’dır. 9. yüzyıl'da Kindî, kriptoloji biliminde Jul Sezar (MÖ 50) tarafından bulunan ve uygulanan tek alfabeli yerine koyma şifreleme yöntemini geliştirerek frekans analizini “Risalah fi Istikhraj al-Mu'amma” eserinde anlatmıştır.
Tarihin akışı içerisinde kriptoloji ve kriptoanaliz birlikte gelişerek yeni tekniklere olan ihtiyacı sürekli olarak ortaya çıkartmıştır. Günümüzde kitle iletişiminin yaygın hale gelmesinden dolayı internet dünyasının güvenli iletişimde ortak bir dil kullanması gerektiği öngörülmüş ve 1990 yılında geliştirilen DES (Veri Şifreleme Standardı) standardize edilmiştir. 2000 yılında yerini daha gelişmiş olan AES’e bırakmıştır. İnternet dünyası için AES, iki şemalı bir yapının bir yanı olarak Güvenli Yuva Katmanı SSL ile beraber internetin kriptografik güvenliğinin matematiksel kaynağını oluşturmaktadır.
KRİPTO EKONOMİSİ VE METAVERSE
İnternet, sahip olduğu devasa büyüme momentumunun etkisiyle genişlerken güvenlik kaygıları da gündeme gelen birçok siber suç vakasıyla beraber artmaktadır. Kamuoyunda, kişilerin kendi güvenlikleri nasıl başka kişi veya kurumların insiyatifine bırakılacağı önemli bir sorun haline gelmiştir. 2013 yılında ortaya çıkan ve Great Bank Robbery olarak kayıtlara geçen dünya çapında birçok bankanın etkilendiği siber saldırı, bu tür güvensizliklerin artmasına sebep olan olaylardan biridir.
Kurumlara olan güvenin azalması ve kurumların topluluklar üzerindeki spekülasyonunun artması nedeniyle internette bir araya gelen bağımsız gruplarda bağımsız ekonomi arayışı görülmeye başlanmıştır. Kişilerin kendi güvenliklerinden sorumlu oldukları bir güvenlik anlayışı, 2008 dünya ekonomik krizinin etkisiyle geliştirilmeye başlandığı varsayılan ve 2009 yılında toplumun farklı kesimlerinde kabul görmeye başlayan kripto ekonomi ve kripto ekonominin ilk ürünü olan bitcoin ile somut bir hal almaya başlamıştır. Bağımsız bir grup tarafından geliştiriliyor olması, arkasında herhangi bir kurumun bulunmaması ve toplumun büyük bölümü tarafından ilgi görüyor olması bitcoinin hızla artan bir ekonomik değer oluşturmasına ve yeni bir endüstrinin kapılarını açmasına sebep olan en önemli faktörlerdir.
Bitcoinin çıkışından yaklaşık iki yıl sonra, 07/10/2011 tarihinde bitcoinin gelişmiş bir kopyası olarak Litecoin piyasaya ikinci kripto varlık olarak sürülmüş ve bitcoine nazaran hafife alınmayacak bir değer elde ederek bitcoin market değerinin %2,92’sine yakın bir değerlenme yaşamıştır. Geliştirilebilirliğin ve benimsenmenin piyasada henüz doygunluğa ermediğinin farkında olan teknoloji girişimcileri geliştirdikleri yeni konsensüs algoritmaları ve network yapılanmaları ile kripto ekonomi dünyasına yenilikler katarak kripto teknolojisini geliştirmeye devam etmektedirler. Bu araştırmanın yapıldığı tarihte akıllı sözleşme, veri depolama, topluluk oylaması ve meme (anarşi mizahı) odaklı geliştirilmiş 19.432’si listelenmiş 50.000’in üzerinde oluşturulmuş ve geliştirilmiş kripto değer mevcuttur. CoinMarketCap
Kripto ekonomi kavramı sanal bağımsızlık arayışının en başarılı adımlarından biri olmasına rağmen ilk denenmesi değildir. 2003 yılında Linden Lab tarafından kullanıcılara açılan Second Life’ın kurucuları sınırsız ve özgür bir dünyayı anlatan Neal Stephenson'ın “Snow Crash” adlı bilimkurgu romanından esinlenmiş ve aynı kitapta tanımlanan metaverse’ü kitaptaki tanımıyla üç boyutlu sanal bir gerçeklikte ikinci bir yaşamı vaat eden projelerini (Second Life) hayata geçirmişlerdir. Ne yazık ki bu vaat, dönemin teknolojik yetersizliği sebebiyle tam olarak istenen başarıyı gösterememiş ve aynı anda en çok kullanıcının online olduğu prime time döneminde dahi kullanıcı sayısı yaklaşık 65.000 olarak tahmin edilmektedir. Second Life - Vikipedi
Metaverse kavramını gerçekleştirmeye çalışan Second Life’ın başarısızlığının ardından kavram, kripto teknolojilerinin bağımsızlık arayışı içerisinde yeniden oluşturulma şansı bulana dek önemli bir gelişme gösterememiştir. 30 Temmuz 2015 tarihinde akıllı kontrat temelli DApp (bağımsız uygulama) oluşturulabilen Ethereum'un piyasaya sürülmesi ve beraberinde getirdiği teknolojik perspektif değişimi, kavramı yeni bir yola sürüklemiş ve yeniden yatırım bulma şansı yaratmıştır. Bitcoin'in ilk borsa fiyatlanması olan 1$=1.309BTC'den araştırmanın yapıldığı tarihe kadar en yüksek seviyesi olan 1BTC=68.789,63$‘a kadar olan ekonomik başarısını bilen yatırımcılar aynı felsefeden yararlanan Metaverse fikrini fomo (kaçırma korkusu) ile hızla benimsemiş ve 14 milyar doların üstünde market hacmine hızla ulaşmasına vesile olmuşlardır.
Metaverse kripto teknolojileri günümüzde aktif kullanım açısından önemli değerler içermemesine karşın geliştiricilerin yakın gelecekte gerçekleşmesini vaat ettikleri gelişmeler bu alanın önemini yitirmemesinin en önemli sebebidir. Piyasa Değerine Göre En Büyük Metaverse DeFi Token'lar | CoinMarketCap
Piyasaya yeni sürülen yeni projelerin pazarlama kampanyalarında dikkati çeken en önemli konu sınırsızlık algısının yaratılması, gerçekçilik ve bunun en vaatkâr şekilde pazarlanması oluşturuyor. Metaverse will be digitalization of life offering unlimited possibilities, says CEO
Fiziksel bir dünyada yaşadığımızın bilincinde olarak konuyu tekrar ele aldığımızda Metaverse fikrinin kripto ekonomi camiasında yeniden şekil bulmuş halinin de ilk deneme olan Second Life'ın karşılaştığı teknolojinin sınırlarına çarpma gerçeğinden kaçamayacağını söylemek pek tabii ki mümkün. Metaverse modern kriptolojinin de özünü oluşturan bilgisayar teknolojilerinden bağımsız düşünülemez ve bilgisayar biliminin sınırları temel anlamda metaverse'ün de en geniş sınırlarını belirleyecek olan temel etkenlerdir.
TEKNOLOJİK LİMİTLER
Günümüz bilgisayarları işleyiş açısından 4 temel faktörün etkisi altında incelenebilir:
Bu temel limitler doğanın limitlerinden yola çıkarak ortaya çıkarılan bulgulardır ve günümüz teknolojisinin çok ilerisindedir. Buna rağmen limitlerin varlığını anlamak açısından oldukça önemlidir.
Veri depolamanın limitleri
Fizik bilimi açısından veri depolamanın sınırı 1981'de Jacob Bekenstein tarafından yapılan çalışma sayesinde ortaya konulmuştur. Bekenstein'ın çalışması sınırlı bir sistemin sistemin maksimum dağınıklığını (entropi) temel almaktadır. Bir sistemin var olabileceği durumların sayısı aynı sistemin depolanabileceği ve dışarıdan gözlemleyen gözlemcinin algılayabileceği durumların sayısına eşittir. Sistem, en verimli halinde bu değere yaklaşır veya eşit olabilir.
Burada S: Entropi; k: Boltzmann sabiti; R: Verilen sistemi kapatabilecek bir kürenin yarıçapı; E:Herhangi bir durgun kütleyi içeren toplam kütle - enerji; ħ: İndirgenmiş Planck sabiti ve c: Işık hızıdır.
Somut bir örnek olarak: İnsan beyninin doğal olarak 2,5 milyon GB veri depolayabileceği var sayılıyor. Fakat insan beyninin tüm kütlesini Bekenstein sınırında bir bellek yapmak için kullanmış olsaydık yaklaşık olarak 2,9×1029 terabyte veri depolayabilirdik.
Veri depolamanın tarihi
Veri depolama teknikleri 1881'de kullanılmaya başlanan delikli kartlarla geliştirilmeye başlanmıştır. 20. yüzyılda transistörlerin geliştirilmesiyle gelişimi ivme kazanan veri depolama her ne kadar herkes için ulaşılabilir olacak kadar ucuzlamış olsa da insanlığın bir günde ürettiği veri miktarı ve bu veriyi işlemeye duyduğu ihtiyaç da aynı oranda artmıştır.
Veri depolama teknolojilerindeki iyimser tablo son on yılda geliştirilen teknolojilerin beklenen verilerin altında kalmasıyla bu gidişat, insanları yeni çözümleri arama yoluna itmiştir. Konu hakkında araştırma yapan şirketler çözüm olarak cam üzerine depolama ve DNA kullanımının gelecek için çözüm olabileceği görüşünde fakat uzun vadeli bir çözüm için teknolojik sıçramanın şart olduğu ortada. Klasik yöntemlerle depolama alanımızı artırabiliriz fakat ürettiğimiz veri katlanarak artıyor ve her iki senede bir yaklaşık olarak ikiye katlanıyor. How do we avert our impending data storage crisis?
İşlem Yeteneğinin Limitleri
Adını Hans Joachim Bremermann'dan alan Bremermann sınırı, maddi evrende kendi kendine yeten bir sistemde elde edilebilecek maksimum hesaplama hızının sınırıdır. Einstein'ın kütle-enerji denkliği ve Heisenberg belirsizlik ilkesinden türetilmiştir ve kilogram başına c2/h ≈ 1,36×1050 bit/saniyedir. Bremermann, denklemde Einstein’ın E=mc2 formülünü enerjinin ışığın frekansı üzerinden tanımlandığı E=hf formülü ile birleştirmektedir. Bu yöntemle belirli bir kütlenin maksimum frekansı yani birim zamanda ulaşabileceği devinim miktarı elde edilir.
How Fast Could a Computer Be? | MegaFavNumbers
Hesaplama gücünün tarihsel gelişimi
Abaküs olarak bilinen çok erken sayım araçları, MÖ 300 gibi erken bir tarihte Babil'de (günümüz Irak'ı) kullanıldı. Dişliyle çalışan ilk sayma aracı, Schickard'ın 1623'te icat ettiği hesaplama saatiydi. Birkaç yıl sonra, aynı zamanda kalkülüs geliştiren ünlü bilgin Gottfried Wilhelm Leibniz tarafından toplama, çıkarma, çarpma ve bölme yapabilen bir hesap makinesi geliştirildi.
İkilik sistem, felsefe ve mantıktaki birçok önemli fikirin gelişmesini sağladı. İkilik sistem sayesinde mucitler, ilk elektronik bilgisayarlar için delikli kart sistemlerini kullanabildiler. International Business Machines (IBM) daha sonra bu teknolojiyi alıp daha yaygın kullanımlar için kullanılabilir hale getirecekti. İkinci Dünya Savaşı sırasında füze güdüm taleplerini karşılamak için IBM ve Harvard Üniversitesi, sekiz fit yüksekliğinde ve elli bir fit genişliğinde mekanik bir bilgisayar olan Harvard Mark I'i oluşturmak için bir araya geldi. Bu ilk modern bilgisayardı. 1939'da kurulan bir teknoloji şirketi olan Hewlett-Packard (HP), ilk bilgisayarını 1966'da geliştirdi. HP 2116A adıyla anılan bu bilgisayar birkaç farklı enstrüman için bir kontrolördü. 1974'te HP, popüler olan manyetik çekirdeklerin aksine, dinamik rastgele erişimli bellek yongaları (DRAM) kullanan bir bellek işleme sistemi geliştirdi.
İlk kişisel bilgisayar 1975'te piyasaya sürüldü: MITAS Altair bilgisayarı. Bir kutuda gönderiliyor ve alıcı tarafından monte edilmesi gerekiyordu. Bu, Harvard birinci sınıf öğrencisi Bill Gates'e okulu bırakması için ilham veren bilgisayardı. İlk Apple bilgisayarı Apple I, bir yıl sonra satışa sunuldu. Apple I'den sonra kişisel bilgisayarlar büyük ölçüde küçüldü, kullanımı daha kolay ve daha güçlü hale geldi. 1977'de Paul Owen ve Bill Gates Microsoft Şirketini kurdular. 1981'de Osborne Computers, ilk tüketici dizüstü bilgisayarı olarak kabul edilen Osborne I bilgisayarını piyasaya sürdü. 24,5 pound ağırlığında olan bu bilgisayarın tanesi 1.795 dolara mâl oldu. Üreticiler daha küçük teknolojiler geliştirmeye başladığında kişisel bilgisayar devrimi gerçekten başladı. Her yıl, her biri öncekinden daha güçlü olan birkaç yeni bilgisayar modeli çıktı. Bir zamanlar bütün bir oda büyüklüğünde olan ev bilgisayarı artık küçük bir masaya kolayca sığıyordu. History of Computing
Fakat tarih boyunca yaşanan bu gelişmelerle elde edilen başarılar yakın gelecekte aynı hızda ilerlemeyecek gibi görünüyor.
Tabloda görüldüğü gibi Moore yasası tutarlı bir şekilde işlemektedir fakat mikroişlemciler üzerlerindeki transistör sayısındaki artışa rağmen son on beş yılda mikroişlemcilerin işlem yeteneği beklenen gelişim eğrisinin altında ilerlemektedir. Uzmanlar mikroişlemci üretiminde kullanılan CMOS tekniğinin uzun yıllar başarıyla ilerlediğini fakat bu tekniklerin de sınırlarına geldiğini ifade ediyorlar. EETimes - Moore's Law Dead by 2022, Expert Says
Cmos tekniği tekrardan geliştirilerek kullanılmaya elbette bir süre daha devam edilebilir; fakat inovatif bir atılım olmadığı ve iki bitlik veri sistemleri kullanılmaya devam ettiği sürece gelişimin sınırlarına varılacaktır.
Enerji verimliliği
Günümüz bilgisayarları kendi ataları olan mekanik bilgisayarlara kıyasla daha verimli olan elektrik enerjisini kullanıyor. Bu durum her ne kadar enerji tüketimi üzerine gelişmelerde önemli bir atılım olsa da bu konuda da limitlerin ya da en gelişmiş teknolojiden beklentilerin ne olduğunu bilmekte fayda var. 1961 yılında Rolf Landauer tarafından yapılmış çalışmalar minimum enerji tüketiminin limitlerine ışık tutmaktadır.
Landauer ilkesi, hesaplamanın enerji tüketiminin alt teorik sınırına ilişkin fiziksel bir ilkedir. Bir bitin silinmesi veya iki hesaplama yolunun birleştirilmesi gibi mantıksal olarak geri döndürülemez herhangi bir bilgi manipülasyonuna, bilgi işleme aparatının bilgi taşımayan serbestlik derecelerinde karşılık gelen bir entropi artışının eşlik ettiğini ifade eder. Landauer Principle Stands up to Quantum Test
Landauer ilkesinin sınırlarında oda sıcaklığında (20°C’de) çalışan bir işlemci için Landauer limiti yaklaşık 0,0175 eV veya 2,805 zJ'lik bir enerjiyi temsil eder. Saniyede bir milyar bit veri değişikliğini sağlayan bir bilgisayarın kullandığı watt'ın yalnızca 2,805 trilyonda biri ısıya dönüştürülecektir. Modern bilgisayarlar saniyede milyonlarca kat daha fazla enerji kullanır.
Teorik olarak ortaya atılan farklı görüşlerden biri olarak hiç enerji tüketmeyen işlem sonrası ilk haline gelen tersinir işlemci üretmek mümkündür. Tersine çevrilebilir hesaplama, hesaplama sürecinin bir dereceye kadar zamanla tersinir olduğu herhangi bir hesaplama modelidir. Hesaplama enerji tüketimi açısından verimli olmasına rağmen işlemin teorik olarak uzun bir zaman diliminde sonsuza yakın bir zamanda sonlanmasını gerektiğini açıklar. Landauer's principle - Wikipedia
Yazılım tekniklerinin gelişimi
Bilgisayar teknolojisinin temel problemlerinden biri olarak bir hesap makinesinin görüntü işleme için kullanılamayacağı veya zamanlama için kullanılan mikroişlemcinin basit bir toplama işlemi yapamayacağı aşikardır. Modern bilgisayarların atası olarak Tureng makinesi de üretim amacının dışında bir yeteneğe sahip değildi. Bu yüzden gelişen teknoloji ile beraber genel amaca uygun istenildiğinde hesap yapan istenildiğinde zamanı ölçen ve başka diğer fonksiyonları da içinde barındıran komplike bilgisayarlar geliştirildi. Bu durum, kullanılan bileşenlerin birbirine bağlanması ve dijital yönlendirilmesi açısından yeni ihtiyaçları doğurdu ve yazılım biliminin doğuşuna sebep oldu.
Günümüz bilgisayarlarında kullanılan yazılım teknikleri bilgisayardan istenilen işlemi en hızlı şekilde yapılmasını optimize etmek için geliştirilmiş olsa da her gün genişleyen dijital bilgi birikimimiz ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar sebebiyle bu yazılımlar farklı aygıtlar üzerinde çalışabilir olmak zorunda. Bu durumun doğal bir sonucu olarak geliştiriciler, hız/genel yetenek veya kalite/içerik gibi ikili durumlar arasında bir denge inşa ederek ürünlerini ortaya koymak için çalışıyorlar. Teknolojinin sadece ihtiyaçlarımız için kullanılmadığı günümüzde metaverse gibi kültürümüze yeni dahil olan teknolojiler de bilgisayarların hız/içerik ikilemi içerisinde geliştirilmeye devam ediyor.
Metaverse kavramı, ilk kullanıldığı günden bu yana ekonomik değer ve ikinci yaşam olma gibi vaatlerde bulunmasa da üç boyutlu açık dünya oyunları teknolojinin bu yöndeki en büyük taşıyıcıları olmuşlardır. Açık dünya oyunlarında da harita genişliği/içerik detayı ikilemi geliştiricilerin karar vermeleri gereken en büyük optimizasyon ikilemlerinden birini oluşturmaktadır. Kullanıcıların cihazları hem tüm harita verisini barındıracak kadar geniş hem de anlık harita verisini işleyebilecek kadar gelişmiş işlemciye sahip olmak zorundadır. Buna verilebilecek en iyi örnek hp.com un 2022 verilerine göre en çok satan video oyunu olan Minecraft 3.600.000.000 km kare gerçek dünya düzlemine sahiptir fakat sadece bloklarla oynanmaktadır ve minimum 2 GB sistem gereksinimi duymaktadır. Diğer taraftan gerçekçiliğiyle dikkat çeken The Witcher 3: Wild Hunt, store.steampowered.com’un verilerine göre minimum 35 GB depolama alanına ihtiyaç duymaktadır ve 136 km kare gerçek dünya düzlemine sahiptir.
LİMİTLER ALTINDA YENİDEN DEĞERLENDİRME
Metaverse teknolojileri yapılan reklam çalışmaları ile zenginlik hayali kuran insanlar tarafından önemli bir yatırım aracı olarak görülüyor. Umuda en çok ihtiyaç duyulan yerlerde en büyük soygunların olduğu gerçeğini kripto ekonomisinde gelişen metaverse piyasasında da unutmamak gerekiyor.
2022 Google Trends verilerine göre Metaverse kelimesini internette en çok arayan insanların Türkiye’den olması konuyu coğrafyanın insanı için daha önemli hale getiriyor. Yakın gelecekte gelişen teknolojide gerçekleşeceği vaat edilen gelişmeler, yatırımcılar için büyük bir umut kaynağı ya da ekonomik bir iflasın habercisi gibi duruyor.
Dijital iletişim uzmanı Özgür KURTULUŞ konu hakkındaki yorumlarını kısaca şöyle özetliyor: “Son birkaç aydır yayılan haberlere göre, insanlar artık Metaverse’de evleniyor; arsalar, binalar, taşıtlar satın alıyor; toplantılara ve konserlere katılıyor. Öyle ki sosyal medyaya bakılırsa kimileri geç kalmadan (arsalar pahalanmadan!) Metaverse’de yerini alma konusunda telaşlı. Fakat bu hikayede küçük bir eksiklik var: Henüz Metaverse diye bir yer yok. Muhtemelen 5-10 yıl içinde olması da beklenmiyor.”
İnsanların konuya ilgi göstermesinin temel sebebi Gartner Hype Döngüsü’dür. Bu döngü yeni ve yıkıcı teknolojik gelişmelerin kabul görme sürecinin anlaşılmasında büyük önem arz etmektedir.
File:Gartner Hype Cycle.svg - Wikimedia Commons
Bu döngüyü Metaverse özelinde incelediğimizde henüz erken aşamada olduğumuzu medya ve haberlerin abartılarak vaatkâr şekilde sunulduğu gerçeğinden yola çıkarak anlayabiliriz. Tablonun geri kalanında yaşanacak olan gelişmeleri tahmin etmek zor çünkü bu eğriyi takip edip ileride büyük öneme sahip olacağı zannedilen yıkıcı ve yeniden yapıcı denebilecek birçok teknoloji, kendini gerçekleştiremeden tarihin tozlu raflarında yerini aldı veya aradan geçen uzun yıllara rağmen verimli bir kullanım alanı bulamadı. Zeplinler, verimli kullanım alanı bulamayan teknolojilere; tam klavye tuşlu cep telefonları ise, tarihin tozlu raflarına kaldırılan teknolojilere örnek olarak verilebilirler.
Hype döngüsünün Metaverse için gerçekleşeceğini söylemenin zor yanlarından biri de Metaverse’ün teknolojik bir yenilik olmayıp sadece yeniden yorumlanıp idealize edilmiş özel bir hali olmasıdır.
Sonuç olarak gerçek “Metaverse” zengin olmanın kolay yolu değil ve gerçekte neye benzeyeceğini de henüz bilmiyoruz. Bugünkü hype patlamasının tıpkı geçmiş yıllarda yine teknoloji alanında olduğu gibi büyük bir beklenti yaratmasını (Dot-com balonu gibi) ardından bunu bir hayal kırıklığının izlemesini, birçok projenin bu dönemde başarısız olmasını ve gerçek girişimci ve yatırımcıların ancak bu dönemden sonra ayakta kalanlar içinden çıkmasını bekliyoruz.
KAYNAKÇA